31 Temmuz 2014 Perşembe

Matematik Dersine Bakış Açımız

             Matematik dersine karşı düşüncelerimiz çeşit çeşittir. "TV izlerken matematik çalışılmaz" ya da "kalemi kağıdı eline almadan matematik öğrenilmez!" türünden yargıları duymayan yoktur. Daha pek çok çeşit kesin hüküm de vardır. Birçok kişi kendisinin en iyi nasıl öğrendiğinin ayırtına matematik çalışırken varmıştır. Çünkü yaygın inanışa göre matematik "zordur" ve zaten zor olan konuları öğrenmeyi kolaylaştırmak için elden gelen yapılmalıdır. Bazıları matematik çalışmak için gece, geç saatleri, bazıları sabahın erken saatlerini seçer. Bazıları yalnızken, bazıları arkadaşlarıyla birlikteyken, konuşup tartıştıklarında daha iyi öğrendiğini fark eder. Bazıları hafif bir müzik eşliğinde, bazıları ancak kesin sessizlik varken daha kolay düşünür, çözümler üretir. Matematik öğrenme stratejisi hep bireyi ön plana çıkaracak şekilde düşünülmüştür.
           Matematik eğitiminde belki de hiçbir zaman tam anlamıyla "Öğretmen merkezli" bir eğitim yapılamamıştır çünkü matematiksel muhakeme ve problem çözme öğretilemez, ancak öğrenilir. Bir baksa deyişle, düşünme bireysel bir süreçtir ve kişiye özgü farklılıklar taşır. Matematikte, özellikle problem karmaşıklaştıkça seçenekler farklılaşır, ayni bilgiye sahip olduğu halde bazıları çözümü görür, bazıları göremez. Görme de farklı bir konudur. Her ne kadar çeşitli sınavlara hazırlanmak amacıyla gidilen dershanelerde tersi yapılmaya çalışılsa da, matematik derslerinde bazı problemler ve bu problemlerin çözüm yolları değil, düşünme ve çeşitli problemlere çözüm yolları bulma öğrenilir. Çünkü teker teker tüm problemleri ve bunların çözüm yollarını öğrenmek için bir ömür yetmez.
          Matematik, bilginin kendisinden çok ona ulaşmak için geçirilen süreçle ilgilidir.

0 yorum: